Amerikalı Öğrencilerimin
Bana Öğrettikleri
İlk dönem sabah sekizdeki derse heyecanla 15 dakika önce gittim. Sınıfı bulayım ve biraz daha sakinleşeyim diye. Daha önce hiç Amerikalı öğrencilere ders vermemiştim. Ne de olsa ana dili İngilizce olan insanlara kendi dillerinde kompozisyon dersi vermek tuhaf geliyordu. Sınıfa girdiğimde yirmi öğrencinin neredeyse tamamı hazır bir şekilde beni bekliyordu. Önce şaşırdım ve zaman içinde herhalde normale dönerler diye önemsemedim. Ancak dönem içinde derse zamanından önce gelme huylarını (benim tüm çabalarıma rağmen!) yitirmediler. Dolayısı ile saat tam sekizde derse başlayabiliyorduk. Ben arasıra gevezelik edip elli dakika olan dersi 51 dakika yapmaya kalktığımda ise ortaya çıkan tablo şuydu. Bütün öğrenciler saat tam 8:50'de toparlanıp sınıftan hızla çıkıyorlardı. Ben orada hala konuşuyormuşum, birşeyler anlatıyormuşum pek önemli değildi. Önceleri çok alınıp, küstüysem de (kültür şokunun yoğun etkisi!) sonradan biraz yardımla anladım ki çocukların bir sonraki derse yetişmek için sadece 15 dakikaları var. Ders 1: Derse zamanından önce geliyorlar ve bitince de zamanında gidiyorlar. Derse gelemeyen öğrencilerim yoğun e-mektuplarla özür dileyip, gerekçelerini anlatınca şaşırmıştım önceleri. Türkiye'de 10 yıl hocalık yaptım, hiçbir öğrencim, "Özür dilerim dersinizi kaçırdım, lütfen yapmam gerekenleri yazar mısınız?" demedi. Bu durumda öğrencilerimi mağdur etmemek için önce dersi sanal ortama aktarıp bütün materyallere istedikleri anda erişimlerini sağlamak üzere "Courseinfo" adlı bir program öğrendim ve kullanmaya başladım. Ders 2: Öğrencilerin derse bağlılığı benim hevesimi de arttırdı. Ödev teslim tarihleri: Kurallarımız çok katı. İstenilen gün ödevini teslim etmeyen öğrencinin notu düşüyor. Son derece rekabetçi bir sistem içinde 1 not dahi düşürmek istemedikleri için geç kalan ödev pek olmuyor. Ayrıca, öğrencilerimin çoğu okul masraflarını kendileri çalışarak ödedikleri için, verdikleri her kuruşun karşılığını almak istiyorlar tabii ki. Northern Virginia oldukça varlıklı bir bölge. Ancak bu yine de öğrencilerin kendi hayatlarını kazanma zorunluluklarını değiştirmiyor. Ders 3: Burası farklı bir kültür ve eğitime yansıyor. Dün dersten çıktığımda bir öğrencim dışarı çıkmış sigara içiyordu. İnanılmaz gelecek kadar nadir bu görüntüye, bir de sarışın, çığlıklar atarak çocuğun üstüne atlayan bir kız arkadaş girince biraz rahatladım. Demek ki bu çocuklar sadece ders yapmıyorlar diye. Aslında şaka bir yana, her ne kadar hafta içi kütüphane, gecenin ilerleyen saatlerine kadar işlek bir mekan ise de; perşembe, cuma ve cumartesi geceleri, gençlerin gidebileceği her yer tıklım tıklım. Hala alışamadığım tek görüntü "body piercing".(bir çeşit dudağa takılan metal boncuk)Onun dışında herşey normal. Ders 4: Sosyal yaşamları da hızlı! Sadece ders ve eğlence değil yaşamları. Sanırım beni en çok etkileyen nokta, hemen hemen hepsinin uğraştığı bir spor veya müzik olayı var. Daha da olmadı sosyal yardımlaşma kuruluşlarında topluma hizmet ediyorlar. Çevre okullarda gönüllü çalışıyorlar. Daha bu kültürde yeniyim. Gözlemlerim yanlış olabilir. Ama doğru olan bir şey var ki eski düşüncelerim oldukça yanlışmış. Ders 5: Eğitimde hedef çok yönlü insan.
Son olarak beni çok şaşırtan ve sevindiren bir e-mektubu sizinle paylaşmak istiyorum:
Yine Türkiye'deki uzun yıllar boyunca hiçbir öğrencim bir sonraki dönemde aldığı bir nottan ötürü bana teşekkür etmemişti. İnce ve hoş bir davranış. Ve çoğu öyle. Ders 6: Akademik ortamda yapılan herşey takdir ediliyor.
Yanlış anlaşılmak istemem. Türkiye'de ki öğrencilerimi de çok özlüyorum. Onlar hakkında bir yazı yazmaya kalksam dergide sayfa kalmaz. (editörümüz de sinirlenir!) Ancak bazı ayrıntıları paylaşmak istedim. Sevgiler, Nuray Lük GROVE (MATELF '92) |